Geceden Sonra Gelen Tanın Maviliği

17:46 Yazabilen Yaratık 0 Comments

 Şimdi sevgili okuyucu, oradasın, aklından geçenleri biliyorum. Öykü sadece bir bahane senin için, bir merak, sen oradasın, bir ses duymak istiyorsun. Benim sesim korktuğun seslerden biri, bazen bir çığlık, bazen bir saklandığın battaniye, anlamını yitirdiğin için buradasın, bu öyküdesin, benimle yürümek istediğini biliyorum. Ayaklarımızı kumun altına gömdüğümüz gecenin sabahında hep kaçmak istediğini de biliyorum. Saçlarının okşanması gerekirken derin bir sevişmede kendini bulduğunu, öykülerden kaçtığını, şiirlerden nefret ettiğini ve yaşamın gerçeğinin anlamsız kaldığını acın ve saçmalıkların için, biliyorum. 


Tüm Zweig kitaplarımın üzerinde seviştim bu gece. Bağırdım, köleliklerden kurtulmak için zincirlerimin ortaya çıkmasını istedim. Tüm gerçekliğin arkasındanki gerçeğin kurbanı oldum. Bir İbrahim kadar meraklı geceden, Tanrı'nın hangi çocuğu olduğumu düşündüm. Ben Tanrı'nın orospu çocuğuydum. Özür dilerim sevgili okuyucu, oradasın, inançlısın, keskin korkuların ve ilkel insan kadar derin yalnızlıklarının arasında, ben kapıyı açtım. Benim kadar günahkarsın, benim kadar suçlusun, gittiğin yolda insanlara nasıl baktığını biliyorum, her şeyi biliyorum diyerek kendi deliliğimi bilgiyle sarmaşıklandırıyorum. Hepsi büyüyor ve gözlerimin rengini yeşile dönüştürüyor, tüm ormanlar üzerime geliyor, anne diye bağırıyorum, toprak ana artık ölmelisin, anneler çocuklarını en çok öldüklerinde severler diyor, sen bunu duymaktan korkuyorsun sevgili okuyucu, biliyorum aklında sadece bitmesini istiyorsun öykünün ama kurtulamıyorsun, sanki senin sancılı korkularından geçiyoruz beraber, bağırmak istediğin bir yastığım artık, şimdi tükürüklerinle, kaygılarınla, Allah korkunla, anal sekslerinle, vajina akıntıları ve sebzeleri çektiğin blender'la, yastığı ısırmanı istiyorum. Isır yastığı sadece ısır, korkulardan ve zamanların ötesinden yastıkların Tanrı'sından ve uykusuz gecelerinden intikam al, tüm kuş tüylerinden ve insan kalıntılarından, üzerindeki, tenindeki her şeyden duş alarak, kaynar suda haşlanarak, Allah diyerek, Rab beni Kabe'nde yalnız bırakma diyerek, tüm çığlıklar senin arka bahçen sevgili okuyucu, senin çiçeklerin sensin, toprak sensin, Havva ve yılan da sensin, her şeyi saklamak istiyorsun, ölülerini seviyorsun, özlem duyuyorsun, biliyorum masalları, hepsinin fahişesiyle seviştim ben. Bu gece babalardan intikam alamayacak kadar erkeğim sevgili okuyucu, senin gibiyim bu gece, yüzüm yok, sesiler sadece çayın altını kısarken fark edilen mutluluklardan. Sevgi sevgili okuyucu, onu ben de senin gibi bozmak istiyorum. Yapbozlarını kaybetmiş çocuklar hiçbir yere ait değildir. Sen de ait değilsin, eşine ve sevgiline, kendi hayatına ve işine, her şeyi yok etmemek adına, uyuyorsun, erken uyuyorsun, ben de seninle uyuyorum sevgili okuyucu, sen uyuyorsun mavi oluyorsun, ben uykunda maviye dönüşüyorum.


Artık kalbimde sadece tapınacak bir ateş kaldı. Tüm ilkel güdülerimle konuştum, bileklerimi kesemiyorum, kesemiyorsun sevgili yazar, okuyucu, kesemiyorum, kesemiyorsun, kesmek istedikçe bileklerim güzelleşiyor, sanki bir çınar ağacının altında tecavüze uğramıştım ve bedenimi, göğsümü, saçlarımı oraya bastırmışlar ve ben sadece karıncaların burnumdan girmesin diye dua ediyordum, içime girme, ateşime su taşıyan karıncaları affet Tanrı'm, hepsinin korkulu rüyalarının maviliğini bana bırak, biliyorum, onların sadece gitmek istedikleri yer, gitmeyi hiç ummadıkları yer, benim gibi orada olmadığım her yerde mutlu olacaklar. Sen suçlusun ateşle saçlarını dökmüşsün, şimdi gerçeklerin arkasındanki suskunlukları sana anlatmak istiyorum. Bir çınar ağacını hayal et sevgili okuyucu, yüzümün bir tarafının bir damarlı ellerle bastırıldığını ve sadece karşıda bir ağacın görüntüsünün göz yaşlarımla kaybolduğunu ve uyandığımda, kafamı çevirdiğimde sadece sana benzeyen bir yüzün bana ait olmak istediğini görüyorum. İçime giriyorsun sevgili okuyucu, bunu istiyorsun, benden intikam almak istiyorsun, bana acılarını bırakmak istiyorsun, çınar ağacının arkasına saklanıyorsun, her şeyi değiştiriyorsun, kızılsın ve mavisin, yeri geldiğinde haklısın, canın istediğinde de haklısın, sen öldürmedin kimseyi, zarar vermedin, Allah ve Tanrı arasındaki farkı anladın. Bunların hepsini bir masaldan kopardın, biliyorsun sevgili okuyucu, içindekileri görmekten kaçıyorsun, her adımını unutmak için atıyorsun, kanca seni çekiyor boynunda, sadece seks oyuncağı olarak görmek istiyorsun, bazen bir emirle zamanı durdurmak istiyorsun, sevgili değilsin okuyucu, sen sadece onaylanmak istiyorsun. Artık sana anlatacak bir şeyimin olduğunu düşünmüyorum. Sen sadece ortaya saçılan ölülerimin saçlarının kokusunu seviyorsun, sen ağlamıyorsun okuyucu, kim için yaşıyorsun, hangi amaç üzerine kendi varlığını onaylatıyorsun, hiçbirimiz ölmeyeceğiz, hiçbirimiz birbirimize inanmayacağız, biliyorum, güzel bir şarkıda ağladın, güzel dediğin her şey sana zarar vermesine izin verdin.


Tanın maviliği sürecince, tecavüze uğradım. Saçlarını topladı annem, dışarıda sadece kurbanlar geçiyordu, karanlığın içinde ölmesi gereken kediler, koyunlar, çiçekler geçiyordu. Bunların hepsi geçiyordu, ne olur geçmek zorunda kalanları öldürmeyin diyorum, ellerim, yüzüm eski sevgililerim kadar çocuk, beni bırak diyorum, balkondan af diliyorum, oturma odasındaki Sezen Aksu şarkılarından ve duvardaki pastel lekesinden af diliyorum. Hepsi benim rüyama giriyor, sen kimseye ait değilsin, sevgili okuyucusun, sende canına okumak için her şeyi bozmak istiyorsun. Şimdi annenin göğsünde ağla diyor, annem göğsünün olmadığını söylüyor, çabuk büyü, çabuk büyü dedikçe, çınar ağacında tekrar tecavüze uğruyorum. Ben kimseye ait olmadığım için ağaç olmam gerekiyordu, ağaç olayım diye Allah'a yıllarca dua ediyorum. Allah diyorum, ismiyle hitap ediyorum, Allah, bak ben ağaç olmak istiyorum, Fatiha, Felak ve Nas kadar benim sözlerimi de sev diyorum, ağaç olmak istedikçe rüyaların içinden yankılanıyor, sen kimsin, Tanrı ve okuyucu sen beni tanımıyorsun. Ben geceden sonra gelen tanın maviliğinde, o gecede, sadece o gecede ölmek için Shakespeare'e sone yazıyorum. 


Okuyucu, bitmeyecek mi diyorsun, bir şeyin bitmesi için sadece salıncağı rüzgarın sallaması gerektiğini biliyorsun. Montaigne ve ben bir parkta intihar ederken, tüm inançlarımızı toprağa gömdük. Ellerin kurusun, dedi. Ellerin kurusun, kalbin maviliklerin dibinde var olsun, ey inananlar, ben inanmıyorum, ilk defa bağırıyorum, ben yaratılan ve insanların hiçbir söylediğine inanmıyorum. İlk defa inanmadığımı söylemek için suç işliyorum, artık özgürleştim diyorum, annem saçlarımı tarıyor, artık özgürüm diyorum, kafamdan kazakları çıkarmak için sevdiklerim geliyor. Mezarlığımın önündeki çınar ağacında tecavüze uğradım, okuyucu sen hiç kadın oldun mu? Nasıl bir duygu bilir misin istemediğin bir şeyin içinde olmak, mezarlıklar ve vajinalar arasındaki farkı hiç hissettin mi? Annenin hikayesini dinledin mi? Sana anlattı mı nasıl kaçtığını seslerinden, nasıl içinden hayır diye bağırırken, ağzını kapattığını, kaç defa "hayır" diye bağırdını biliyor musun, hangi erkeği sevdiğine inanıyorsun, gerçekten sevgi dediğimiz şeyin annende var olduğuna inanıyor musun? Biliyorum, ilk bileğimi kestiğim gece kimse dua etmemesini istemiştim. Sen kaç dua biliyorsun, hemen sayıyorsun şu an, korkuyorsun Tanrı'dan, saymak zorunda kalıyorsun, sana saydıran o şeyler yüzünden ben çınar ağacı ve mezarlıkta dans ediyorum. Kendime gömeceğim bir şey kalmadığında, tekrar doğmuş olmak istiyorum. Affedemiyorum var oluşumu, fırlatılmışlığımı ve felsefeyi ve hayatımdaki anlam verdiğim tek şeyin, geceden sonra gelen tanın maviliğine bürünen kutsal sözleri, Namaz uykudan hayırlıdır diyor Tanrı, babam annemi orospusun sen, nasıl içindeyim, zevk veriyor muyum diyor, ikisi de kutsalına sesleniyor, aklım karışıyor, babalar ve anneler neden geceleri sevişiyor, sen de bunu bilmiyorsun sevgili okuyucu, birbirimizin yüzünü görmediğimiz her an aslında ruhumuza iyi gelen bir sesle, yaklaşıyoruz, şu anda seslendiren sanatçının sesi, benim iç sesim, şarkıdaki kadının sesi, erkeklerin sesi, dış ses, Tanrısal anlatı, üçüncü şahıs ve birinci şahıs anlatı, sesler birbirine karışıyor, dua seslerini duyarken, ben patates kızartması sesiyle tecavüzü hatırlıyorum. Tüm çınar ağaçlarını aklımdan kesip atıyorum, bilek kesmelerden ve Antik Yunan'daki ilk intihar eden Lae adındaki taş toplayıcısından, hepsinden kurtulmak için kendi yaşamımı jülyen doğramak istiyorum, tüm çıkanları mutfakta feministlere ve hegemonik erkeklere yedirmek istiyorum. Kurtulacağız okuyucu, kurtulacağız sevgili eşcinsel dostum, kurtulacağız evliler, kurtulacağız zamanı kontrol etmek isteyenler, kurtulacağız sanatçılar ve sesler, var olan her şeyin kontrolündeki sesler, Musa'ya ateşten, İbrahim'e ateşten, erkek olmayan tüm günümüz kadın peygamberlerine ateşten, kasıktan, g noktasından, Tanrı noktasından, bunlardan ve benden kurtulacaksınız. Ben doğduğumda Tanrı'yı bana öğreten geceden af diliyorum, biliyorum ki her şeyin arkasından kanca bizi çekiyor, kutsal bir Farsi sözü gibi, kanca bizi çekiyor. Kanca öldü diyor filozoflar, inancımın çınar ağacının içindeki soyulmuş, uyuşturucu sonrası koldaki oyuklar gibi, benim de gezemediğim tüm zamanlardan, gecelerden ve senden okuyucu, dinleyici, anlam üreten herkesten af diliyorum. Sizi öldürdüğüm için üzgünüm, bu gece kızıllıktan maviliğin anlamsızlığını sonlandıracağım. Gidemiyorum, annem beni aramayı bırakmıyor, bu gece Macbeth merakı öldürdü, bu gece Macbeth taze fasülye kırıyor, annem ve babam nasıl sevişiyordu da benim varlığımı karmaşadan yaratmışlardı. Hiçbir zaman kancadan kurtulamıyoruz, sen benden ve ben senden, artık kapatmalısın, artık bilmeli bu hikaye diyorum. İnan sana hiçbir şey anlatmıyorum sevgili okuyucu, çünkü biliyorum, sende benim anlatmamı istemiyorsun, çünkü ikimizde her şeyi gizlersek birbirimizi seviyoruz. Romeo ve Jüliet'ten sonra her balkonda biberler ve domatesler kurutulurdu. Ellerin kurusun diye ayet gönderen Tanrı'nın ellerinden öpecek olsam, sadece ışıkları kapatıyorum.  Işıklar ve çınar ağaçları kimseyi öldürmedi. Ben artık kendimi öldürebilmek, ölüm, kaygı, suçlu, hak verdim, zamanında, sadece, kendini aklama, kafam karışıyor yine, kanca beni kendine çekiyor, korkuyorum, anne lütfen en sevdiğin duayı et çınar ağacında, biliyorum tecavüz hep babamdan kalma bir masal zamana. 


You Might Also Like

0 yorum: