Evli Werther'in Acıları

14:30 Yazabilen Yaratık 0 Comments


Seviştikten sonra ıslak mendil aramaya başladım. Belimize kadar soyunmuş ve büyük bir uğraş veriyorduk. İkimizde titremeden sonra uzun süre birbirimizin hareketsizliği sinsice izledik. Hangimiz daha yorgun ise ona göre daha çok zevk aldığını bildirecekti. Bu sessiz ama bir o kadar da gizli bir anlaşmaydı, çoğumuzun Tanrı ile yaptığı gibi. Bu yüzden dünyaya geldik, kısa bir soruya cevap verdik, nasıl alırsın sorusuydu bu Tanrı'nın. Bunun üzerine tüm yaşamımızı dengeleyecek bir anlaşmaya söylem yarattık.

Biraz esse. 

Böyle söylemiş olmalıydım, çünkü zaten durduğum yerde rüzgar esmesine imkan yoktu. Odanın her yanı kapalıydı, duvarlarda nefes alacak alanlar yerine, canımızın istediği zaman açabildiğimiz pencereler yaratıp, onları özgürlük kıldık. Ben bunun yerine sadece bir ıslak mendile ihtiyacım vardı. Yavaşça çözülmüş gibi konuşmaya başladık," duşa gireyim, dışarıdan yemek mi söylesek, saati kurdun mu?" gibi birbirinin üzerine atılan suallerle devam etmek yerine ben bu sefer, bir başka sorunsalımızı dile getirdim.

Islak mendil nerede? 

Bu yüzden yavaşça ve biraz da panikle birbirimizi kontrol edercesine kalktık. Yatağın altına baktık ama bir şekilde vücudumuzdan beyazlıkların akmasını önlemeliydik. Bunu yapabilmek için ise hareket etmemiz gerekiyordu. Bunu yapamazdık yoksa ellerimizi açarak, içine damlayacaktı. Bunu zaten yapsaydık neden beraber olurduk diye düşündük ve kuralladık bunu. Avuçlarımızı kendi ihtiyaçlarımız için açmayacaktık, sanki şimdi çok farklı yapıyoruz da. Yatağın üstüne basmak yerine, sırtımdan destek kurtulmaya çalışıyordum. Gözü üzerimdeydi. Bir Nazi subayı gibiydi, sanki birazdan biraz daha damlasa hayatımın sonu olacak, belki de kalkar kalkmaz hızlıca kendimi banyoya kilitlemeliydim. En azından hayatımın mahkum olma sürecini içeride yaşardım. Bunu yapacak cesaretim yoktu. Karşımda hareketsiz duruyordu. Damlaları izlercesine kasıklarımda, onları yere damlatmamak için yavaş hareketler ediyordum. Sırtım ve kalçamdan destek ala ala ilerledim. Bir zaman sonra gözlerindeki tehlike büyüdü ve sen bulacaksın ıslak mendili, ben yürüyemem şimdi dedi. Bu görevde bana kalmıştı, büyük bir panik içindeydim.

Zaman geçtikçe yataktan ayrılsam da beyazlıklar yavaş yavaş şeffaflaşmaya başladı. Bu tam bir felaketti, büyük bir tehlike anlatabildim mi? O anda her şey daha akışkan ve sert olacaktı. Düştüğü yerde beyazlaşacaktı. Kuruyacaktı, derinin üzerinden çıkarmak adına, lif kullanacaktık. Islak mendili bulmak için yavaşça yere yakın kalkmaya başladım. Aktığını fark ettim, ayaklarımla kasığımın birleştiği noktadan, sanki bir bahçede huzur bulmak gibi ve o bahçede sadece her şeyin, bir başka şeyden uzak olduğunu düşündüğümüz andaki rahatlık gibi, akmaya başladı. Artık bana arkasını dönmüştü partnerim, Biliyordu, düştüğü yer beyazlaşacak, ruhumuza damlayan bir kar gibi, ıslak mendili bulamayan bir yeteneksizin öcünü alacaktı. Yürürken nefes nefeseydim, Akmaya başladıkça zevk aldığım bir şey haline dönüştü, ilerledikçe ben daha da eğiliyordum. Sanki bir oyunda belden kırar gibi, herkesin alkışını alacaktım ve biramı yudumlayacaktım. Burası Oktoberfest değil dostum diyen Hitler vardı. Nefesini derince aldı, sütyenin izleri bulunan meme altını kaşıdı. Sonrasında sigarasını yaktı ve döndü. Ben ona göre komik bana göre dünyanın en acınası insanının çaresizliği diye adlandıracağım yürüyüşle, banyoya gittim. Islak mendili bulmak için, beyaz sabun kokan dolabı açtım. Artık ayak bileklerime kadar akmıştı. İçeriden "Heil" diye bağırmayan, vereceği her erkeğe istediği an bunu söyleten kadının, nefes çekişleri geliyordu. Artık ayaklarımın üzerine akması için sağ ayağımı kaldırdım, kavis yapması adına da sola doğru bir bükme ile yol değiştirmesini sağladım. Tek ayağımı kaldırdım. Islak mendili tek ayakta ararken, bulabilmek için, gözlerimi değil, tamamen içgüdüsel karanlıktaki hislerimle buldum. Açması için yardım edecek kimse yoktu, bu zor görevi tek başıma başarmalıydım. Şimdi ayağımı kaldırdığım anda önceden iz bıraktığım bacağıma bir soğukluk geldi. Eğilip, ayağımın üzerinde biriken, spermimi sildim. Sonrasında aynı mendilin tarafı ile yukarıya doğru temizledim. Sanki içime umutlar doluyordu. Her şeyin daha iyi olacağı ve güneşin ışığının umudunu yüreğimde hissedeceğim o anı yaşadım. Serin, diğerinden çok çok farklı bir ıslaklık. Sonra aynı ayağımın ucuyla çöp kutusuna bastım. Islak mendili içine attım. Seviştiğim kadın, işemek için oturdu. Bir dakikadan az bir şekilde konsantre halde işedi. O tuvalet kağıdını aldı, basit bir silme eylemi ile sildi, o da sağ ayağını kullanıp, açtı, çöpe attı. Demek ki, bütün emekler sağ ayağımızı geliştirmek içindi. Dediğim gibi, o kuru olanı kullandı ve biraz zaman sonra, gerçekten de sıradanmış gibi, çöpe attı. Işığı açık bırakmadı. 

You Might Also Like

0 yorum: